28 Temmuz 2016 Perşembe

Defter Kullanımı | Defterlerime Ne Yazıyorum

     


Herkese merhaba! Nasıl gidiyor tatil? Benim tatilim yeni dizi ve filmler keşfedip onları izlemekle geçiyor. Geceleri de kitap okumakla. Sabahları okuyamıyorum çünkü hava aşırı sıcak,bunalıyorum. Bugün yazacağım yazıyı snapchat üzerinden karar verdik. En çok oy alan "Defter Kullanımı|Defterime Ne Yazıyorum" oldu. O halde hadi başlayalım!


Öncelikle defterinizin kapağına karar vermekle başlayabilirsiniz. D&r ya da kırtasiyelerden aldığınız defterin kapağını beğenmiyorsanız kişiselleştirebilir  ve yeni bir kapak yaratabilirsiniz. Yanda gördüğünüz defterin kapağı benim çok hoşuma gitti. Onun gibi gül desenli kağıtlar alıp defterinize uygulayabilirsiniz. Ya da tamamen sizi yansıtan şeyleri a4 kağıdına çizip o a4 kağıdını da defterin kapağına yapıştırabilirsiniz. Hadi diyelim bunların hiçbirini istemediniz o zaman google,tumblr,we heart it gibi yerlerden istediğiniz şekil,çıkartma,resim ve bunun gibi beğendiğiniz şeyleri yazıcıdan çıkartıp,kesip defterinize yapıştırabilirsiniz.






Yukarıda gördüğünüz gibi bir çok küçük şeylerin birleşiminden oluşan resimleri de kullanabilirsiniz.

Kapağı hallettik. Sıra geldi iç kısıma. Şimdi bu noktada çok fazla seçenek ortaya çıkıyor. Yani bu sizin defteri ne amaçla kullanmanıza bağlı. Okul için (proje,kitap gibi şeyler) olabilir,günlük gibi o gün ne yaşadığınızı not edebilirsiniz,kitaplarla ilgili bir deftere dönüştürebilirsiniz,(hangi kitapları alacağınızı,hangilerini okuyup okuyacağınızı,yaz tatilinde okuduğunuz kitapları vb) izlediğiniz,izleyeceğiniz fimleri not edebilirsiniz. Şahsen bu benim en sevdiğim kısım. Çünkü izlediğim filmleri not etmek beni mutlu ediyor. Ayrıca izleyeceğiniz filmleri benim gibi telefondan ekran görüntüsünü almak yerine defterinize yazarsanız hem unutmaz hem de daha düzenli ve rahat bir şekilde neleri izleyeceğinizi görebilirsiniz. Daha sonra bu yaz yapmayı planladığınız şeyleri,izlediğiniz/takip ettiğiniz dizileri,şarkı listenizi,çizimlerinizi,okuduğunuz kitaplardan alıntılar,sinema biletlerini yapıştırmak,gittiğiniz ülke ve şehirleri yazmak.. Bu örnekler giderek uzar. Kısacası sizin hayal gücünüze kalmış ve nasıl kullanmak isteyeceğinize bağlı.
İç tasarımını da istediğiniz gibi çizdiginiz küçük çizimlerle,renkli bantlarla,stickerlar ile düzenleyebilirsiniz.
Ve gelelim benim nasıl kullandığıma.

Yukarıda gördüğünüz en son aldığım defter. Merak edenler için D&r 'dan aldım. Kapağını çok beğendiğim için değiştirme gereği duymadım.

Giriş kısmına sevdiğim şeyleri,beni hatırlatan bir kaç şeyi çizdim ve sonra yapıştırdım. En büyük hayallerimden biri dünya turuna çıkmak olduğu için sağ tarafta ortadaki travel resmi oradan geliyor. Diğer şeylerin de aynı şekilde bir anısı var.
İlk sayfasına ise benim en sevdiğim tür travel notebook tarzı bir şey yapmak istedim. Gittiğim ilk ülke hakkında bir yazı yazdım. Sol üst köşeye de seyahat ile ilgili küçük bir çizim yaptım. Ayrıca defterin içinde hep aynı kalemi (Noki|S ve M siyah renk) kullanıyorum. Ben defteri karışık kullanmaya karar verdim. Yani film,dizi,müzik, kitap alıntısı vs karışık kullanacağım. Defterim ilerleyen günlerde doldurma ara sıra ınstagram üzerinden paylaşırım.
Ve unutmayın ki defter sizin defteriniz. Düzenli olması ya da olmaması sizin isteğinize bağlı. Nasıl kullanmak istiyorsanız,nasıl rahat edecekseniz öyle olmalı. Başkaları içine ne yazmış ben de onu yazayım gibi bir düşünceye hiç kapılmayın. Herkesin defteri kendine saklı. Güzel olmazsa kimse sizi yargılamaz. Önemli olan sizin dünyanızda güzel olması. Verdiğim örnekler umarım size yardımcı olmuştur. Şimdi hala kararsız kaldıysanız birkaç defter örneği bırakıyorum.







Bir sonraki yazıda görüşmek üzere! Siz defterlerinizi nasıl kullanıyor , ne yazıyorsunuz paylaşmak isterseniz yorum olarak bırakın. ❤ Yazıyı nasıl buldunuz bunuda yoruma yazabilirsiniz. Hoşçakalın!

14 Temmuz 2016 Perşembe

TLC ' TWO İN A MİLLİON


Birkaç hafta önce aklımda bu yazıyı yazmak vardı ama geri çok üşendiğim için sonraya bıraktım.Ve o gün bugün.Bugün sizlere anlatmak,söylemek istediğim şey kitap,dizi ya da müzik önerisinden yana olmayacak. İstediğim şey farkındalık algısını öne çıkarmak, empati kurabilmek. Bir program var : Two in a Million . Programda milyonda bir rastlanan hastalığa yakalanan insanlar.Düşünün çok nadir bir hastalığa yakalanıyorsunuz ve sizi anlayacak kimse yok.Aileniz sizi anladığını söylüyor ve sizi teselli etmeye çalışıyor.Ama siz onların sizi gerçekten anladığını hissetmiyorsunuz.Var olan az sayıda ki arkadaşlarınız sizden tamamen farklı.En önemlisi onlar sağlıklı.Kendinizi yine yalnız hissediyorsunuz.
Ve sonra birden sizinle aynı hastalığa sahip bir insanın olduğunu öğreniyorsunuz.










Uzakta.Sizden biraz uzakta yaşayan.Bu program sayesinde onun nerede yaşadığını ve onunla buluşma imkanı sağlayabileceğinizi öğreniyorsunuz.İşte bu harika bir his!Sizi kolayca anlayabilecek,yaşadığınız tüm o zorlukları onunda yaşamış olması ve birlikte bunları aşmak şüphesiz en güzel histir eminim.Program da işte bu.Milyonda bir rastlanan o hastalıktan iki insan..Onların gözleri dolduran birbirleriyle karşılaşma anları!Yabancı yapım olan bu harika program keşke ülkemizde de olsa.Program henüz sadece 4 bölüm yayınlandı.(Yani 1.sezon -4.bölüme kadar izleyebilirsiniz.)
Arama motoruna 'tlc two in a million izle' yazarsanız  rahatlıkla 1,2,3 ve 4.bölümleri izleyebilirsiniz. İzleyin ve o en derininizde hissedeceğiniz bu duyguyu tadın. Çünkü kelimeler tükeniyor bu noktada.İzleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Normalde televizyon izleyen biri değilim fakat iyi ki o gün açıp Two in a Million ile karşılaşmışım.Hayatımda edindiğim en güzel tecrübelerden biri oldu benim için.
Her zaman  izlediğiniz yabancı dizilerden (teen wolf,the vampire diaries,the walking dead,gossip girl bla bla) çok daha mutluluk hissiyatı veren,kafanıza taktığınız ufak sorunları silen,o dizilerden daha fazla sizi ekrana baktıran,soluksuz, akıcı bir program olduğunu söylesem?Bugün bir farklılık yapıp izlediğiniz,takip ettiğiniz dizileri bir kenara bırakın ve " Two in a Million" yazıp izleyin,umarım dünyada ki herkes anlayışlı,kolay empati kuran insanlar olabilir bir gün..

 Bu Destiny..
Kemikleri çok kırılgan bizlerin kolaylıkla yaptığı çoğu şeyi yapamıyor.Sabah uyandığında bile bir çok kemiği kırılmış halde oluyor.Ve o artık kendisini anlayabilecek aynı zorluklara göğüs geren bir dost istiyor.(two in a million-2.bölüm)



En sevimli bulduklarım!İmkanlar olsa da onlara sarılabilsem? (two in a million-1.bölüm)










Umarım vermek istediğim mesajı anlatabilmişimdir.Benim şu ana kadar izlemiş olduğum en anlamlı program.Programdan daha fazlası..Eğer izlersiniz alta yorum olarak bırakırsanız sanırım çok mutlu olurum,vazgeçtim gerçekten mutlu olurum.

30 Haziran 2016 Perşembe

Haziran Ayı Favoriler

Selam! Nasıl gidiyor hayat? Sıkıcı mı..O zaman biraz eğlenceli şeyler konuşalım!
Bu ay benim için biraz koşuşturmalıydı. İlk defa bu kadar yoğundum diyebilirim.Bu sırada yeni müzikler,yeni filmler,yeni diziler ve yeni kitaplar keşfettim.İlk önce filmden başlayalım.

-FİLM
Bu ay pek film izleyemedim.Birkaç tane izleyebildim sadece. Ve izlediklerim arasında en çok beğendiğim birinci film, daha önce de izlemiş olduğum Danish Girl oldu.İzlerken her duyguyu yaşatan, karmaşık duygu fırtınasına sürükleyen bir filmdi.İzlerken birden üzülüyor,seviniyor ve şaşırıyorsunuz..Size bir şeyler katabilecek,farklı bir bakış açısına sahip olmak istiyorsanız kesinlikle kaçırmayın ve hemen açıp izleyin.Dram ve biyografik tarzdaki bu hikayeyi seveceğinize eminim.
'Ressam bir kadın bir gün eşinden kadın model olarak kendisine poz vermesini ister.O gün ve sonrasında eşi içindeki ikinci kişiliğin duygularını açığa çıkardığını hissetmeye  başlar. '


Ayrıca Pegasus Yayınları Danish Girl adlı kitabı çıkardı.Bu ay ya da diğer ay basıldı sanırım,emin değilim.En kısa zamanda almak için sabırsızlanıyorum!

İkinci  film ise benim için anlamı büyük.Alice!Profilimde ya da başka yerde ara sıra bu adı bir yerlere yazdığımı görmüşsünüzdür. Küçüklüğümden beri başka..tanımlayamadığım büyüye sahip.Bazen adımın Alice olmasını çok istiyorum..
27 Mayıs da Alice 2 Behind the Mirror yani Alis Harikalar Diyarında 2 : Aynanın İçinden vizyona girdi. Johnny Depp yine harika oyuncu yetenekleriyle bizi büyüledi.Fantastik dünyanın içine girmeye hazır olun.Hala izlemeyen var mı bu seriyi?

 

-DİZİ
Filmden diziye gelecek olursak bu ay yeni başladığım ama şimdiden favorim olan diziden bahsetmek istiyorum:Prison Break.Son zamanlarda bir kaç kişinin de tavsiyesiyle başladım ve gerçekten nefesim kesilerek izledim.Her bölüm sonunda heyecandan beklemeden diğer bölüme geçesiniz geliyor.Hiç durgunluk yok asla sıkılmıyorsunuz.Amerika yapımı bu aksiyon-macera diziyi beklemeden lütfen izleyin,bağımlısı olacaksınız. (5 sezondan oluşuyor. 5.sezonun ilk bölümü yayınlandı.)

-MÜZİK
*Jisun - What Should I Do 
*Sertab Erener - O,ye
*Bruno Mars-Just the way you are
Haziran ayında en çok dinlediklerim şarkılar bunlardı.Ve olağanüstü güzellikte Adele-When We Were Young . Her şey bir kenarda bu şarkı başka bir yerde. Çok özel. Bu şarkıyı dinlemeyi seviyorum.Adele'yi daha çok. Adele sanırım tavrı ve güçlü duruşuyla sahip olduğum müzik alanında ki tek idolüm.

-KİTAP
Bu ay okuduğum çoğu kitap güzeldi.Fakat favorim olacak kadar değildi.Sahte Romeo 'yu bitirdim dün.Aşk romanıydı sizi sıkmayacak akıcı bir dille yazılmıştı.Pek bir özelliğini ve ya büyüsünü hissedemedim.Reading slumptaysanız rahat okursunuz.Şimdi Kurtlara Söyle Eve Döndüm'e başladım.Güzel gidiyor,beğeneceğimi hissediyorum.Bitirdiğimde ayrıntılı bir şekilde yorumumu bloga girerim.

Benim favorilerim bukadardı.Sizinde benimle aynı olan favorileriniz varsa yorum olarak bırakabilirsiniz ya da önereceğiniz film,dizi varsa da yazabilirseniz çok hoş olur,sizin favorileriniz neler merak ediyorum!








28 Haziran 2016 Salı

Kore Dizilerine Başlama Ve Dizi Önerileri

Hepinize merhaba,yeniden!
İlk olarak bir kitap yorumuyla başlayacaktım ama birkaç kere soru gelince bunla başlayayım dedim.

Kore dizilerine karşı ilk başta nereden geldiğini anlayamadığım bir şekilde ön yargım vardı. Yani hiçbir sebep yokken izlemek istemiyordum. Sonra bir gün sıkılmıştım ve izlediğim yabancı dizilerin yeni bölümü daha gelmemişti. Ben de Kore dizilerinden bir tanesine bakayım dedim hem belki sever hem de ön yargım ortadan kalkar diye. İlk seçim çok önemliydi,yani beni daha da soğutacak birini izleseydim ön yargım eminim ki zor kalkardı.
İlk izlediğim Kore dizisi "Boys Over Flowers" oldu. Türkçe karşılığı ,Yaban Çiçeği (Erkekler Çiçeklerden Önce Gelir). Bana göre Kore dizilerine başlamak isteyip ama bir türlü hangisiyle başlayacağına karar veremeyenler için ideal bir seçim. Ya da benim gibi ön yargısı olanlar için. Dizi de  fangirl yanlarımı tutuşturan Lee Min-ho oynuyor. Ona olan ilk hayranlığım izlediğim ilk Kore dizisiyle başlamış oldu. 25 bölümden oluşuyor. Her bir bölüm bir saat. Yani yabancı diziler gibi 7-8 sezondan oluşmuyor. Genelde 20-25 bölümden oluşuyor sadece. Tam alıştım derken tadında bırakıp bitiriyorlar. Biraz da konusundan bahsedeyim.

Geum Jan-Di adında ki kızın birinin hayatını kurtarmasıyla Seul'un en iyi okuluna gitmeye hak kazanır. Burslu olarak geldiği okuldan eziyet görür ve dışlanır. Okulda birde f4 adında dört tane erkekten oluşan grup vardır. Geum Jan-Di zamanla kendini f4 grubunun içinde bulur.
Geum Jan-Di : Tam benliğimi bulduğum ana karakter,kız. Yani davranışlarının çoğu bana benziyor diyebilirim. Doğallığı ve uyuz kızlardan olmaması onu sevmeme sebep oldu. Sizi doya doya güldürecek .Ayrıca tükenmeyen umudu ve azmi onu bir üst seviyeye taşıyor.
















Goo Jun Pyo : Grubun lideri. Okula gelen Geum Jan-Di 'e eziyet eden ve onu çıldırtan kişi. Tabi daha sonra neden eziyet ettiği anlaşılıyor *-* İkilinin arasında ki komik konuşmalar olmazsa olmazdı. Goo Jun Pyo çok güçlü bir karakter olmasının yanı sıra Jan Di için her şeyi yapabilecek nitelikte. Bayılıyorum, best couple ^-^
Şimdi böyle anlatınca özlemedim değil..Goo Jun Pyo 'nun o komik hareketleri beni her zaman gülümsetecek. Dizinin başından sonuna team goo jun pyo olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim. Kore dizilerine olan bağımlılığımı başlatan ve onun oynadığı dizileri izlememi başlatan star. Dizide takındığı komik tavrı ve içtenliğinin etkisi çok. (Ayrıca atasözlerini kendisi pek bilmiyor...) Daha cümlelerimi uzatabilirim.. Şimdi diğer oyunculara geçelim.


Yoon Ji Hoo : Diziyi izleyenlerin bir kısmı Yoon Ji Hoo tarafındayken ,bir kısmı ise Goo Jun Pyo tarafında olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Benim hangi tarafta olduğum açık. Yoon Ji Ho 'ya gıcık olmuştum ben , çok.. uyuz hareket ediyordu. Dizinin ilerleyen bölümlerinde biraz sevdim ama bana göre asla birinci sırada değil. Jan-Di 'nin ilk başta tutulduğu kişi. Zor anlarında, Goo Jun Pyo ona işkence ederken herzaman yanında olan f4 ün yavaş kanlı çocuğundan etkilenmişti.
İlk başlarda onu anlayan ve onla vakit geçiren Ji Hoo dan etkilenmemesi imkansızdı aslında.







Lee-Jeong So : Gerçek adıyla Kim Bum benim en sevdiğim ikinci erkek karakterlerden oldu. Çömlek yapan ve eminim ki sizinde seveceğiniz tatlı bir karakter.

Daha fazla derine inmeden özetlersem:Boys Over Flowers başlangıç için iyi bir seçenek olacaktır. Kore dizilerinin sıcak havası ve samimiyeti izlenmeye değer. Ön yargınızı bir kenara bırakın ve bu eğlenceli,romantik ve birazcık da dram barındıran Boys over flowers'ı izleyin..

Şimdi dizi önerme kısmına geçelim. Buraya kadar olan Kore dizilerine başlamayla ilgiliydi.Benim gibi ön yargısı olanlar hiç beklemeden başlamalı!

1- THE HEİRS
Zengin varislerin lise hayatı diyebilirim kısaca. Aşk ve dostlukla harmalanmış bu dizide de yine Lee Min-ho oynuyor.Biraz Boys over flowers havası seziliyordu ama ayrılan kısımları da vardı tabi.Yine sizi sıkmayacak  heyecanlı lise dizilerinden birisi.

2- CİTY HUNTER
City Hunter,polisiye biraz da aşk karışımı bir kurgu.Açıkcası polisiye olursa biraz sıkılırım diye düşündüm.Gerçi aksiyon severim.Neyse polisiye ve aşk karışımı olması ortaya çok iyi bir sonuç çıkarmış.Dövüş sahnelerinin sizi sıkacağını hiç düşünmeyin çünkü ben bile bukadar güzel olacağını beklemiyordum.Lee Yun-Seong'un babasıyla birlikte 20 asker vatanlarının ihaneti sonucu bir süikasta uğrar ve ölürler. Sadece bir asker hayatta kalır.Bu,Lee Yun-Seong'un babasının en yakın arkadaşıdır.Bu adam Lee Yun-Seong'u bebekken yanına alır ve onu babasının ve ölen diğer askerlerin intikamını alması için annesinden kaçırır ve intikam ateşiyle yetiştirmeye başlar.Büyüdüğünde Kore'ye gider ve Choong Wa Dae 'da bilgisayar alanında çalışmaya başlar.Bu sırada babasının arkadaşının söylediği sözü Kim Nana 'yı görmesiyle farkında olmadan bozar: Sakın aşık olma.Gerçekten en sevdiğim ve favorilerime giren dizilerden oldu.İzlemenizi şiddetle öneriyorum. 


3-Nice Guy(The İnnocent Man)
Bu önereceğim dizi en gerçekci bulduğum dizi.Oyuncular gerçekten..enfes.Dizi intikam ve aşk üzerineydi.Kurgu çok sağlamdı.Konusu: Kang Maru, çok sevdiği kadının telefonla aramasıyla hemen yanına gider.Geldiğinde gördüğü manzarayla şaşırır.Jae Hee odadaki adamı öldürmüştür.Kang Maru Jae Hee 'ye olan büyük aşkından dolayı adamı kendisinin öldürdüğünü söyler ve hapse girer. Uzunca hapishanede kalan Kang Maru sevdiği kadın tarafından unutulur ve ihanete uğrar.Bunun üzerine Kang Maru intikam için Eun  Gi'yi kullanır.Eun Gi bu sırada Kang Maru'nun kafasını karıştırmaya başlar.

Evet,izlediklerimin küçük bir kısmını sizlerle paylaştım.En çok beğendiklerimi.Daha çok favorim var aslında ama onları diğer part2 ye ayırdım. Umarım beğenmişsinizdir. Görüşmek üzere.. 


27 Haziran 2016 Pazartesi

YEY !

Herkese merhaba ! *YEY* Bloguma hoşgeldiniz!(girişleri hiçbir zaman yapamam..) Ben Sevde. İlerde benim ve blogum hakkımda daha çok bilgiye sahip olabilirsin.Blog demişken..blogum da genel olarak kitaplar üzerinde yoğunlaşacağım tabi bunun yanı sıra film ve dizi önerileri,gittiğim yerler, öneriler,müzik önerisi,favoriler.. ve birkaç madde daha. Umarım eğleneceğimiz keyifli bir blog olur! Teşekkürler S.